"Kadınlar kalıpları çoktan yıktı"

Yasemin Seven ERANGİN
Gazeteci ve yazar Elçin Poyrazlar, Doğan Kitap etiketiyle çıkan yeni romanı Gölgenin Eli’nde okuru derin devlete, sistemdeki çürümüşlüğe, bürokratların kirli ilişkilerine, aile içindeki gizemlere ve çıkmazlara götürüyor.
Romanın kahramanı Suat Zamir’in en kişisel macerası olduğunu söyleyen Poyrazlar ile BirGün için konuştuk.
Suat Zamir sıra dışı bir karakter. Onu nasıl yorumlarsınız?
Yazar tüm kahramanlarına mesafeli olmalı, onları ne çok sevmeli ne de nefret etmeli. Ama Suat Zamir benim tahminimden daha güçlü, daha dişli çıktı ortaya. Belki bu Türkiye’de ayakta kalmaya çalışan kadınların dertlerini ona da yüklediğimdendir. Belki de olmak istediğim veya gerçek hayatta görmek istediğim kadınlarla ilgili bilinçaltımın yansımasıdır. Şimdilik Suat’la iyi geçiniyoruz diyelim.
Zamir’e 'dur' dediniz mi ya da onu sansürlemek geçti mi aklınızdan?
Suat Zamir geçimsiz, huysuz, dik başlı olduğu kadar kırılgan, yalnız ve kafası karışık bir kadın. Karakterin özelliklerinde sansür aklımdan bile geçmez. Suat bugünün Türkiyesi’ne kafa tutan bir kadın polis, aksine daha sert, karanlık bile olabilirdi. Ama Suat’ta bir şövalye ruhu var. Tuhaf bir kurtarıcı, adalet savaşçısı rolünde. Yıkılsa da o son yumruğu sallamak isteyecek biri. Gittiği yolun sonu aydınlık mı emin değilim. Ama hem gerçek hayatta hem de edebiyatta ümit hep var.
Kitaplarınızdaki suç kavramı, karakterlerden mi sistemin içinden mi çıkıyor?
Suç sistem ve toplumla alakalı bir meseledir. Genellikle yapısal sorunlardan ortaya çıkar ve bireyin davranışlarını etkiler. Sistemin çürümüşlüğü suça ortam yaratır, cezasızlık bunu azdırır, adalet belli zümrelerin elinde içi boş bir kavrama dönüşür. Suç edebiyatı yazan bir gazeteci olarak en başta bu yapısal meseleyi görüyor ve romana öyle yaklaşıyorum. Gerçek, romanlarıma sızıyor ve ben onu büküyor, estetik bir dille gerçeği yeniden sorguluyorum. Suç edebiyatı bir anlamda toplumcu gerçekçi romanın işlevini üstleniyor.
Polisiye okuru Türkiye’de adaleti romanlarda mı arıyor?
Okur kesinlikle adaleti arıyor. Bunu kendi yaşantılarındaki adli eksiklikler, hukuksuzluklar, vicdansızlıklar üstünden yaşıyorlar çünkü. Roman sadece estetik bir çaba olmaktan çıkıyor ve vicdan-adalet dengesinde bir tatmin aracına dönüşebiliyor. Üstelik gerçekle ilgili soruların yeniden sorulduğu yer polisiye roman. Biz nerede hata yaptık? Kendi başımıza elimizden ne gelir? Birey olarak neden bu denli yalnız ve çaresiziz? Bu ve buna benzer sorular bugünün Türkiyesi’nden memnun olmayan ve kendini yalnız hisseden insanların soruları.
Erkek bir komiser yazacak mısınız?
Suat Zamir oldukça sevildi. Bu ben hem memnun hem de tedirgin ediyor. Onu terk etme ihtimalinden değil, karakterin sürekliliğindeki canlılığı koruma zorluğu açısından. Erkek komiser elbette yazabilirim. Geçmişte yazdım, halen de Selim ve Timur gibi karakterlerle yazmayı da sürdürüyorum. Ama beni kadınlar daha çok çekiyor, onları sofistike, çok katmanlı ve siyaseten daha ilginç buluyorum.
Suat Zamir olaylara kaldığı yerden devam mı edecek? Elçin Poyrazlar polisiye yazarlarına ne der?
Yeni romana henüz başlamadım ama harita kafamda dolanıyor. Polisiye yazan kadınlara büyük yakınlık duyuyorum. Kadınların yazmasının hele de bu kadar sert bir alanda kalem oynatmasının başlı başına bir isyan olduğunu düşünüyorum. Kadın yazarların dostluğu ve dayanışması ise benim için varoluşsal bir mesele. Kalem en güçlü sestir, sesinizi asla kısmayın diyorum.
BirGün